28 Aralık 2010 Salı

Sosyal Hayatı Reddeden Bir Gezgin: Christopher Johnson McCandless



Christopher Johnson McCandless (12 Şubat 1968 - 18 Ağustos 1992) 1990 yılında Emory Üniversitesi'nden mezun olduktan sonra üniversite hayatı boyunca banka hesabında biriken 24.000 dolarını hayır kurumlarına bağışlayıp kimseye haber vermeden otostop ile Amerika’yı dolaşmaya başladı.

McCandless’ın bu girişimi Tolstoy, Thoreau ve özellikle Jack London gibi hayran olduğu yazarların kitaplarıyla şekillenmişti. McCandless kapitalist dünya düzeninin hayatın gerçek zevklerini körelttiğini ve mutluluğun sadece insan ilişkilerinden kaynaklanmadığına inanıyordu. Kitaplarında doğal yaşamın güzelliklerini ve doğada tek başına yaşamanın mümkün olabileceğine dikkat çeken bu yazarlardan etkilenerek, kendi serüvenine atıldı.

McCandless ailesine ve üzerine titrediği kız kardeşine bile haber vermeden Üniversite hayatı boyunca kaldığı evini terk ederek yola çıktı. 2 yıl boyunca tüm Amerika’yı baştan sona gezdi ve 2 yıl boyunca ailesiyle hiç bağlantı kurmadı. Adını Alexander Supertramp (Süper Berduş) olarak değiştirdi ve tüm kimliklerini imha etti. Yolculuğu sırasında bir çok insanla tanıştı ve bu insanların hayatlarında önemli izler bıraktı. Bu insanlar arasında bir süre yanında çalıştığı Wayne Westerberg, hippi yaşam tarzına sahip Jan Burres ve Bob, McCandless’a torunu gibi bağlanan Ron Franz de vardı. 2 yıl süren başıboş yolculuğunun ardından son durak olarak belirlediği Alaska’nın yolunu tuttu. Onu Alaska’ya getiren Jim Gallien, McCandless’ın gördüğü son insandı. Alaska’ya vardığında yanında 5 kilo pirinç, 22 kalibrelik bir tüfek, bir kamera, tüfek için mermiler ve sevdiği birkaç kitap vardı.

McCandless Alaska’da “Magic Bus” yani “Sihirli Otobüs” olarak adlandırdığı FairBanks belediyesine ait terk edilmiş bir otobüsü evi olarak benimsedi. Alaska’da yaşadıklarını, fiziksel ve ruhsal durumunu günlük şeklinde tuttuğu kısa notlar halinde defterine kaydetti. McCandless Alaska macerasını noktalamak isteğinde ise dönüş yolunda kötü bir sürpriz ile karşılaştı. Daha önce kar ve buzullarının henüz erimemiş olmasından dolayı kolaylıkla geçtiği nehir artık derin ve şiddetle akan bir hal almıştı. Yanında harita olmamasından dolayı alternatif geçiş yollarını bilmediğinden sular çekilene kadar bir süre daha Alaska’da kalmaya karar verdi.

McCandless Alaska’da geçirdiği 112 günün ardından hayatını kaybetmiştir. Ölüm sebebi yediği zehirli bitki tohumlarının neden olduğu açlık olarak bilinse de, yapılan araştırmalarda yediği bitkilerin toksik özellikte olmadığının ortaya çıkması, ölümü üzerinde bazı kuşkular yaratmıştır.

                    

1 yorum:

  1. McCandless'ın hayatı hakkında yazılmış olan Jon Krakauer'in "Into the Wild(Yabana Doğru)" kitabını okumanızı tavsiye ederim. Ayrıca Sean Penn'in yönettiği "Into the Wild" filmini mutlaka izleyin. Özellikle filmin müzikleri tek kelimeyle olağanüstü.

    McCandless'ın aldığı cesur kararlara ve toplumun benimsetmekte direttiği değerlere açtığı savaşa kesinlikle hak veriyorum ve destekliyorum. Beni rahatsız eden tek davranışı 2 yıl boyunca süren seyahatleri sırasında ailesine hiçbir haber vermemiş olması. Bu davranışını son derece bencil ve acımasız olarak görüyorum. Ailesinden nefret bile etse bu hakkı onda bulmuyorum. Eğer ilerde benzer bir yaşam tarzına sahip olmak istersem, ailemi mutlaka varlığımdan haberdar edeceğimden eminim.

    YanıtlaSil